Reklam
16 Ekim 2012 Salı
"Biz dünya futbolunda söz sahibi değiliz"
SERDAR SARIDAĞ
Yazdığım yazıların bazılarında ilham kaynağı olarak Twitter'dan çok yararlanmışımdır. Sosyal medyanın gelişimine ayak uydurmanın verdiği kolaylıklarından biri mi yoksa tweetlerin yazı dünyasına hakim olmanın devri mi bilemiyorum ama teknolojik gelişmeler hiç bir zaman gazetecilik ve yorumculuğu öldürmüyor. Aksine katmerlendiriyor.
Sosyal medyaya baktığım bu çerçevede Nihat Kahveci'nin geçtiğimiz günlerde attığı bir tweete cevap yazacaktım ama sonradan fikrimi değiştirerek bu cevabı yoruma dökmeye karar verdim. Öncelikle kendisine böyle bir yazının ana fikrini oluşturduğu için teşekkür ederim. Beşiktaş'ı takip ettiğim sürede kendisiyle çok yanyana geldim. Futbol bilgisi ve futbol kültürüne her zaman saygı duyduğum bir isimdir Nihat Kahveci.
El Turco'nun antrenman maçları dahil bir çok karşılaşmada saha içerisinde nasıl gizli teknik direktör olduğuna şahit olmuşumdur. Schuster döneminde onun Sarı Melek ile Pazartesi günleri La Liga'nın değerlendirmesinin detaylarını takım içerisindeki kaynaklarımızdan çoğu zaman öğrenmişimdir. Birçok futbolcunun kariyerinin zirvesinde keşke diyerek teknik direktörlük yapmasını istemişimdir. Nihat Kahveci de o isimlerden biridir benim için. Umarım İspanya'da iyi işlere imza atar bir hoca olarak.
Nihat Kahveci attığı tweetle Abdullah Avcı başta olmak üzere yanındaki Tayfun hocaya da sahip çıkar. Dört maçla insanların kredisinin tüketilmesinin yanlış olduğunu söylüyor. Bir bakıma haklı ama katılmadığım nokta Dünya üçüncülüğümüzden beri gruplarda kötü futbol oynayarak yenilmemizin savunur tarafı olmadığıdır. Çünkü sadece ben değil bu toplum böyle yenilgileri kesinlikle kabul etmiyor. Eğer kaldırabileceksek ben 10 senelik bir yeniden yapılanmanın ülke futboluna yararlı olacağını düşünen taraftayım. Bu Fatih Terim ile de olabilirdi. Biz dünya futbolunda söz sahibi olmuş gibi hareket ettiğimiz sürece bu tür yenilgiler bizi üzecek ve geleneksel hoca katliamına her zaman olduğu gibi devam edeceğiz. Artık milli anlamda hayal dünyasından uyanmak zorundayız. Kesinlikle milli takımlar anlamında dünya kulübü değiliz üstelik kulüp takımları anlamında da Güney Kıbrıs ile çekişme halindeyiz.
Toz pembe hayal dünyasından uyandığımızda gerçekleri çok daha rahat göreceğiz. Bu ülkenin futbolunda sorun hiç bir zaman hocalarda olmadı. Her ne kadar ligimizde savunma futbolu oynatmış olsa da Abdullah Avcı tıpkı Ersun Yanal gibi bu ülkenin değerli isimlerinden biridir. Sorun ülkenin futbol anlayışında. Biz İspanya, Almanya, Brezilya ve İtalya değiliz. kendimizi dev aynasında görmeyelim artık. Abdullah Avcı'nın oyuncu tercihlerini eleştirebiliriz ama onu göndermenin hesapları içerisine giremeyiz.
Nihat Kahveci'nin dediği çok doğru. Dördüncü maçta biz hoca gönderiyorsak sorun ne o hocada ne de o hocayı gönderenlerde. Sorun bizim futbol anlayışımızda ve futboldan ne beklediğimizde. Biz dünya futbolunda söz sahibi değiliz. Söz sahibi olmak istiyorsak önce haddimizi bilmeliyiz. Hollanda gibi yılların turnuva takımı bile bizimle oynadıkları maçta hadlerini bilerek oynamışlardı. Öylesine dev bir Portakal bize karşı hadlerini bilerek oynuyorlarsa affedersiniz bizler de artık futbol kimliğimizi yeniden tanımlamalıyız.
Biz dünya devi miyiz yoksa yeniden yapılanmış bir milli takım mıyız önce bunun ismini koymalıyız.
Son bir hatırlatma hani bazı futbolcular futbolu bırakıp da teknik direktör olsa demiştim ya işte Türkiye'deki kulüplerin yerinde olsam şimdiden Mesut Özil ile gelecekte teknik direktörlük için sözleşme imzalardım.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder