Reklam

Twitter

 

10 Temmuz 2012 Salı

"Olcay ile Oğuzhan için gereken tek şey sabır"


SERDAR SARIDAĞ
Beşiktaş’ın kamp yaptığı yer İtalya sınırına yakın olması nedeniyle “İtalyan mısız?” diye sorulduğunda artık tuhaf tuhaf bakmıyorum buradaki Avusturyalılar’a. Onlara Türk olduğumu, Türkiye’den neden geldiğimi ve ne iş yaptığımı defalarca söylemekten bıktığım için bu işi tek kelimeyle özetlemenin yolunu buldum. O kelime ise Beşiktaş.



Beşiktaş dediğimde Türkçe’de “oooooo” ya karşılık gelen bir bir ünlemle karşılaşıyorum artık.
İdman sahasına arabayla gitmek yerine yürümeyi tercih ettiğim bir sırada karşıma çıkan turistik bir pizza lokantasına girdim. (Lokanta diye yazıyorum çünkü restaurant kelimesine tutuğum) Madem o kadar “İtalyan mısınız?” sorusuyla muhatap oldum, bari bir yarım saat İtalyan keyfi yapalım. İçeri girer girmez yemek yiyen tombiş garsonla göz göze geldiğimizde lokantadan ikimizden başka kimsenin olmadığını fark ettim. Spagetti Western’in en iyi filmi İyi, Kötü Çirkin’deki mezarlık sahnesindeki sessizlik hakimdi lokantanın içerisinde.
İlk hamle tombiş garsondan geldi. “Merhaba İtalyan mısınız!..”

“Fernandes liseli talebe gibi”

Pizza yerine garsonu yediğim akşam yemeği keyfimden sonra 2-3 kilometre uzaklıktaki idman sahasına vardığımda anca sindirebilmiştim tombişi. Yanımdan geçen çift katlı takım otobüsü akşam mesaisine erken başlamıştı. Ayıp olmasın diye ishal yazmak yerine bağırsak enfeksiyonu geçirdiği dediğimiz Ersan dışında bir eksik olmamalıydı akşam idmanında. Manuel de takımla birlikte çift kalede yer alacak bu akşam diye geçiriyordum aklımdan. Antrenman sahasına vardığımda yanılmadığımı gördüm. İlkokul çocuklarının arasına katılmış liseli talebe gibiydi Manuel.
Sınıfın yeni öğrencilerini bir süredir inceliyordum. Yazmak için henüz erken diyordum. Fakat bu akşam Olcay ile Oğuzhan’ı ön planda tutmaya karar verdim. Sadece dün değil daha önceki antrenmanlara dayanarak söylüyorum Olcay gençlere göre daha çekingen başladı kampa. Fakat her geçen gün bulunduğu yere uyum sağlıyor. Bir kere hep gülüyor ve neşesi yerinde. Bu en önemli şey. Kesinlikle gurbetçilerin klasik uyum sendromunu yaşamayacak gibi gözüküyor. Kanatlarda ve ortada oynayabiliyor. İnce pasları çok hoşuma gidiyor. Araya verdiği paslar kimi zaman forvetleri kaleciyle başbaşa bırakabiliyor. Tabi bu performansı idmandaki rakiplerine göre. Bir de hazırlık maçlarında seyretmek lazım. Saç stiliyle de bir İtalyan - Arjantinli karışımı sanki.


Oğuzhan sanki sokakta futbol oynayan çocuklar gibi masum ve güleryüzlü. Onun bu hali çift kale maçlarda kimsenin dikkatitini çekmemesine neden oluyor. Bu kötü mü? Hayır bana göre çok iyi bir özellik. Rakibine kendini unutturan sessiz sakin futbolcular olur ya, işte sanki Oğuzhan onlardan biri gibi. Ayağına top geldi mi napıyor diye soracak olursak, topu hemen ileriye taşımaya çalışıyor. Yerinde durmuyor. Kaleyi gördüğü anda şut çekmeye çalışıyor. Olcay ile Oğuzhan izlenilmiş ve uzun süre takip edilmiş futbolcular. Bu çoçukların başarılı olması için gereken tek şey ise sabır.
Kampn başından beri eksik olmayan neşe ve huzur dün de akşam idmanında kendini gösterdi. Özellikle gurbetçi vatandaşlarımızın getirdiği iki tepsi baklava futbolcular tarafından anında yok edildi. Resim çekilme teklifleri bile baklava sonrasına kaldı. Basın mensuplarına bile baklava kalmadı. Kalsa da yemezdim zaten. Çünkü İtalyan’ım ben.
Benim tatlım Tiramisu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...