Günlerdir İstanbul’un sıcağından ve neminden uzakta geçirdiğimiz Avusturya bir yağmurlu bir güneşli günlerinde, neredeyse kampı bitirdik sayılır. Şurada iki tane hazırlık maçı kaldı. Bugünkü akşam idmanı öncesinde güne erken başlayarak hem haberleri erkenden bitirip hem de akşama kadar olan zaman diliminde biraz da kendime vakit ayırmak istedim.
Otelden çıkar çıkmaz gideceğim yeri çok iyi biliyordum.
Klosterbrau Otel’i!..
Manchester City’nin, Seefeld’te kaldığı sürece konakladığı otel. Daha düne kadar önünde bir çok Manchester Cityli futbolcunan turistlerle hatıra resimleri çektirdiği otel. Yine bu blog sitesinde haberi yapılan yanındaki o meşhur kilise de ziyaret etmem gereken yerlerden biriydi. Sizlerin de bildiği gibi kilisinin çanı ile Manchester Cityli futbolcular arasında bir husumet oluşmuştu, İngiliz ekibinin sezon öncesi hazırlık kampında. Haklılar mı değiller mi gibi anlamsız bir dini tartışmanın içerisine girmeyi hiç ama hiç istemem. Çevre halkından öğrendiğimize göre kilisenin papazıyla futbolcular arasında bir hayli hararetli şekilde tartışmalar yaşanmış. Otelin önünden “Demir alıyooom” diye bir hurdacı geçse inanın çanı söküp hurdacıya satacak kadar delirmiş durumdalarmış otelde konaklayan futbolcular. Yapacak bir şey. “Burası Allah’ın evi” demiş kilisenin papazı. Tartışmayı bu sözlerle noktalamış.
Sonuçta kilisenin çanı galip geldi. Çan sesiyle birlikte yaşamaya alıştırmış kendini Manchester Cityli oyuncular. Yine de yatıp kalksın dua etsinler. Otelden ayrıldıklarının ertesi günü kilisede düğün vardı ki çan susmak bilmiyordu. Gelin ve damat ihtişamlı bir şekilde kiliseden içeri girerken, bir Beşiktaş kampında bu kadar renkli kareler yaşayacağım aklıma hiç gelmezdi diye düşündüm. Otelin hemen karşısındaki Alt Seefeld’te yediğim geyik etinden yapılmış yerel yemeği yediğim sırada cep telefonuma bir Türk fast food lokantasından gelen kısa SMS, lokmamı boğazımda bırakmıştı. Nimet nimettir ama insan hiç de önemsemiyordu o kısa mesajı bu Avusturya lezzetinin yanında. İçecek olarak yine yerel bir lezzeti sipariş etmiştim. Almdudler. Avusturyalır’ın lezzetler dünyasına kazandırdığı bitkisel bir içecek. Avusturya’daki her Beşiktaş kampında muhakkak içtiğim bir içecek.
Yan masaya gelen bir çiftin evcil köpeği gözlerimin içine bakıyordu ama sanırım burada Türkiye’de olduğu gibi kedilere ve köpeklere yediğinden bir şeyler vermek ayıp kaçabilirdi. Sahipleri kızabilirdi belki bu nazik davranışıma dediğim anda garson bu sevimli arkadaş için bir şeyler getirmişti yemesi için. Onun yemeği benimkinden daha çabuk gelmişti. Şanslıydı sevimli şey. Her yurt dışına çıktığımda insanların hayvanlarla bu kadar içiçe yaşamasına hep gıpta etmişimdir. Seefeld sadece Beşiktaş’a göstermiyordu misafirperverliğini. İnsanlar nelerden yararlanabiliyorsa evcil hayvanlar için de günlük yaşama belirli kolaylıklar sağlanmıştı.
Bir gece önce dışarıdaki masasında kahve içtiğim barın barmeni ile buranın futbol takımları için harika bir kamp yeri olduğunu konuşuyorduk. Sohbetimizi tekerlekli sandalye ile bara gelen bir müşteri bölmüştü. İkimize selam verdikten sonra içeri girdi ve buradaki yaşamın özürlüler için ne kadar kolaylaştırıldığını fark ettim o an. Acaba Türkiye’de kaç tane tekerlekli sandalye ile yaşan vatandaşımız bizlerin yararlanabildiği imkanlardan faydalanabiliyordu.
“Motorsiklek kazası” dedi barmen. Olduğum yerde donmuştum. Barmenin “Lanet olası bir motorsiklet kazası. Hem de bir sene önce. Lanet olası bir kaza hem de gerçekten lanet olası bir motorsiklet kazası” sözleri aklımın kaybolmasına neden oluyordu neredeyse. “Lanet olası bir kaza” diye kendine kendine mırıldanarak bitirmişti barmen sigarasını. Dün gece şahit olduğum bu olay Dünya’daki herkesin bir özürlü vatandaş adayı olduğunu bir kez daha suratıma tokat gibi çarpmıştı.
İki ayağı olan herkesin şükretmesini bir kez daha arzulamıştım. Futbolcular geldi aklıma hemen. İki ayakları vardı ve bütün servetlerini bu iki ayaklarından kazanıyordu. Kimisi solunu kimisi sağını çok iyi kullanıyordu. Attıkları her gol yaptıkları her asist, euro ve dolar olarak işleniyordu banka hesaplarına. Manchester City maçı öncesinde D-Smart ekranlarında yaptığım yorumda arkadamdaki İngiliz takımın oyuncularını göstererek “Arkamızda bir servet var” demiştim. Şükretmeliler hallerine. Yürüyebilen, top oynayabilen, koşabilen, yüzebilen herkes şükretmeli. Manchester City karşısında Beşiktaş formasını giyebilen Mertcan Aktaş, Kadir Arı, Erkan Kaş, Muhammed Demirci, Oğuzhan Özyakup gibi gençler de şükretmeli bu mutluklarına.
“Bir kere olsun Beşiktaş forması giymeyi isteyen Türkiye’de milyonlarca genç var” demişti Samet Aybaba bir hafta öncesine kadar. Manchester City karşısında hiç de elleri ayakları titrememişti o genç Kartallar’ın. Evet eminim sabaha kadar mutluluktan da uyuyamamışlardır. Belki kariyerlerinde daha çok böylesine güçlü rakiplere karşı oynayacaktır. Her şey o gençlerin ellerinde. Al işte takım arkadaşın Manuel Fernandes. Ondan birşeyler kapabilmek için al sana büyük bir fırsat. Hatırlayın Emre ile Hagi’yi. Belki Hagi kadar başarılı olamayabilir ama Fernandes, kendisinden izin alınmadan meyvelerini koparabileceğiniz bir futbol ağacı. Kopar koparabildiğiniz kadar. Kızmaz size. “Dallarımı kırıyorusunuz, yapraklarımı döküyorsunuz” demez size. O meyve veren gerçek bir futbol ağacı. Gövdesi sağlam köklerine sahaların derinliklerine kadar girmiş bir ağaç. Gölgesinde bile kalsan futbolun inceliklerini öğrenebileceğiniz genişlikte bir ağaç. Kimi zaman taşlanır ama inanın Türkiye’deki en yetenekli yabancılardan biri.
Kampta sona yaklaşıyoruz. Buradaki iki Türkiye’deki birkaç hazırlık maçından sonra gençlerle ilgili nihai kararı verecek bir başka futbol çınarı olan Samet Aybaba. Ben ondan umutluyum. Bazı konularda aramızda fikir ayrılığı olsa da gençler konusunda Samet hocadan çok ama çok umutluyum. Sizlere hep gençler hakkında elimden gelene kadar abartmadan yazmaya çalıştım. Manchester City maçı öncesinde Fikret Demirer’in söylediği sözler çok doğruydu.
“İnandığını yorumla. Yetim hakkı yemeden yorumla”
Doğru söylüyordu efsane.
Sizler için hep doğruyu vegördüklerimi yazdım. Bundan sonrası artık o gençlerin elinde.
Kalın sağlıcakla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder