Reklam

Twitter

 

21 Haziran 2010 Pazartesi

Güldüren hatalar

04/12/2004 Radikal Cumartesi

Futbol tarihinin en büyük beceriksizlikleri ansiklopedi oldu. Beckenbauer'in jübile maçında kendi kalesine gol atmasından GS'li Sabri'nin 'Sarbi' yazılı formasına kadar, kitaptan alıntılar ve Türk spor yazarlarının unutamadıkları



Futbol hatalar oyunudur ama bazı hatalar vardır ki, yıllar geçse de akıllardan çıkmaz. Futbol sohbetlerinde laf dönüp dolaşıp söz konusu hatalara geldiğinde ise, sohbetin tadına doyum olmaz. Alman Frankfurter Allgemeine gazetesinde spor editörü olarak çalışan Christian Eichler bu beceriksizlik hikâyelerini anlatmak yerine, 'Futbolun Beceriksizleri Ansiklopedisi' (Lexikon der Fussballnieten) adıyla kitaplaştırmış. Kitabın ismi de bir beceriksizlik sonucu konulmuş. Yine Eichler'in yazdığı 'Futbolun En Beceriklileri Ansiklopedisi'nin ününü duyan başka bir gazetecinin, Almanca'daki ses benzerliğinden dolayı kitabın adını yanlışlıkla 'Futbolun Beceriksizleri Ansiklopedisi'olarak anlayıp, böyle bir kitabın var olmadığını öğrenince de büyük bir hayal kırıklığına uğraması ve Eichler'e aktarması üzerine, Eichler de beceriksizlikleri kitaplaştırmak üzere kolları sıvamış.
İthaki Yayınları'ndan çıkan Futbolun Beceriksizleri Ansiklopedisi'ni okurken, "Bunun niye Türkiye versiyonu olmasın?" diye düşündüm. Bizim de futbol tarihimiz İnönü Stadı'nda penaltı atışı sonucu Hilton'da turist yaralayan futbol 'beceriksizlikler'iyle doludur. Bu olay bir şehir efsanesi olup olmadığını bilmediğim için, ben bu kitap işini başkalarına bırakıp daha kolay bir yol olan, yıllardır futbolu içinde yer alan isimlerin akıllardan çıkmayan beceriksizlik anılarını sizlerle paylaşmasına aracılık etmeye karar verdim. Umarım bir beceriksizliğim olmamıştır...

Tamer Bağlan: Kartal'ın UEFA becerisi!
"1974-75 sezonu; UEFA Kupası 1. tur ilk maçında, Rumenlerin Steagul Rosu takımını Dolmabahçe'de 2-0'la geçen Beşiktaş, Brasov'da tur arıyor... Siyah - beyazlılar sahadan, Türk futbolseverlerin de siyah-beyaz televizyonlarının karşısından mutlu ayrılmalarına ramak, dört dakika kalmış. 86'da yenen gol bile turu bize getirir, ancak koştura koştura santra yapıp, topu 'dan' diye ileri göndermek akıl alacak bir davranış değil. Bu mantıksızlık bir dakika sonra 2. golü, tekrarı 3.'sünü ve büyük şoku getirecektir.
1990-91 sezonu; Şampiyon Kulüpler Kupası'nda İsveç'te Malmö'ye Recep'in kendi kalesine gönderdiği muhteşem vole (!) ile 3-2 yenilen Beşiktaş, kaçırdıkları bir kenara, attığı iki golle 2. tura çok yakın İnönü'de. Ne var ki, 53 ve 64. dakikalarda yenilen gollerden sonra, kaçan onca pozisyonu bir kenara bırakmak mümkün değil. Bu kadar fırsatı ve 2-0'lık avantajı harcayıp elenmek, olacak şey değil!
1998-99 sezonu; Kupa Galipleri Kupası'nda Norveç'teki 0-1'in rövanşında hem sahadakiler hem tribündekiler işi tamamen gösteriye dökmüş İnönü'de. Bu en doğal hakları; bitime 27 dakika var ve Valerenga'ya karşı 3-0 öndeler. Yok, yok olamaz! Bu bir kabus olsa gerek. 63, 67 ve sonunda 73'te John Carew'in golüyle bir kez daha rüya kabusa dönüştü. Ve ne ilginçtir ki, Brasov'daki ilk büyük şokta topa 'dan' diye vuranlardan Vedat Okyar ve Sanlı Sarıalioğlu gibi, günün spor yazarları tarafından, ertesi gün acımasızca eleştirildiler.
İbrahim Altınsay: Bi forma değiştirip gelecem
Bir efsaneye göre futbol zaten beceriksizlerin oyunu olarak ortaya çıkmış. İngiltere'deki özel okullarda aristokrat ve burjuva çocukları, özel giysileri ve ayakkabılarıyla rugby oynuyorlarmış. Onların maçları bittikten sonra devlet okullarının cılız ve bakımsız işçi çocukları alana çıkar topun peşinde koşarlarmış. Beceriksizliklerinden topu kalenin üst tarafından iki direk arasından geçiremezler, top alttaki dikdörtgenden geçince gol sayarlarmış. Zamanla direklerin üstü kalkmış ve bugünkü ölçülerdeki kale haline gelmiş. Bu çelimsiz çocuklar göğüs göğüse çarpışamadıkları için de faulü icat etmişler. Top da kontrolu zor olan kavun şeklinden çıkmış, daha kolay oynanan küre şeklini almış. Gerçek şu ki son on yıla değin rugby orta sınıfların, futbol işçi sınıfının oyunuydu İngiltere'de...
Benim hatırladığım ilginç bir yanlışlık var.
7-8 yıl önce Beşiktaş İnönü'de oynuyor. O zaman futbolcular kendi isimlerini ve seçtikleri numarayı taşıyan formalar giymiyorlar henüz. Birden on bire kadar olan numaralalı formalarla çıkıyorlar sahaya. İkinci yarı bir baktım Beşiktaş'ta iki tane 11 numaralı futbolcu var: Sergen ve yanılmıyorsam Oktay... Sonunda durumu hakem de farketti. Meğer Sergen devre arasında yeni forma giyerken 10 numara yerine 11 numarayı giymiş. Sonra formayı değiştirmek için soyunma odasına gitti ve takım birkaç dakika onsuz oynadı. Beşiktaş maçı kazandı da sorun olmadı.
Başka bir forma olayı 1978 Dünya Kupası'nda yaşanmıştı. Fransız Milli takımının malzemecileri formaları getirmeyince Fransızlar Arjantin formalarını tersten giyerek sahaya çıktı. Sonra bu utancın hıncıyla sıfırdan organize oldular, iki adet Avrupa ve bir adet de Dünya Kupası götürdüler müzelerine. Demek ki her beceriksizlikte bir hayır var.
Banu Kılıçoğlu: Yeni transfer 'Sarbi'
2000 yılında oynanan Beşiktaş-Fener derbisinde yaşanan olay, benim aklımda kalan en önemli beceriksizlik anısı sanırım. İnönü stadyumunda oynanan müsabakada, muhtemelen kendini maç heyecanına kaptıran Mustafa Denizli 5+1 kuralını unutarak sahaya altı yabancı oyuncusunu birden sürmüştü. Maçı Beşiktaş 3-0 kazandı, resmen ve hükmen. Bunun kadar sonucu etkilemeyen türden olsa da, aklıma gelen bir diğer olay, Galatasaraylı genç futbolcu Sabri'nin Villarreal maçında ikinci yarıya sırtında 'Sarbi' yazan bir formayla çıkmasıydı.
Bağış Erten: Bir beden büyük geldi...
Futbol aslında sakarlıklar oyunudur. Basit bir top kontrolünün zorluğunu bilen herkes, sahada olup biten hiçbir şeye şaşırmamalı. Asıl beceriksizlik saha dışında bu yüzden. Ben bir Aykut vakası hatırlıyorum mesela. Fenerbahçe, Aykut Kocaman diye bir sezon önce Sakaryalı Büyük Aykut'u almışlardı. Sonra bir Rocha vakası vardır. Galatasaray büyük yıldız diye getirmiş, ertesi gün gönderip yerine Venison'u almıştı. Yakın zaman kadar transfer dünyası futbol beceriksizlerinin fink attığı bir yerdi. Iorfa'yı unutan var mı mesela? Hani atlet gibi seken, ama topa sahaya yabancı madde atılmış gibi bakan Afrikalı...

Eray Özer: Bir gole iki sevinç!
2001-2002 sezonunda Galatasaray, Bulgaristan'ın Levski Sofya takımıyla eşleşmişti. Bulgaristan'daki rövanş maçı TRT'den naklen yayımlanıyordu. Maçın spikeri Orhan Ayhan 50. dakikada Serkan Aykut'un Sarı-Kırmızılıları 1-0 öne geçiren golünü büyük bir heyecanla anlattı. TRT oldukça kötü bir yayın gerçekleştiren Bulgar televizyonunun görüntülerini kullanıyordu. Kötü yayın sonucu gol sonrası santra vuruşunun ardından Bulgar televizyonu ağır çekim olmaksızın golün tekrarını girdi. Orhan Ayhan büyük bir heyecanla golü bir kez daha anlattı ve o Galatasaray'ın 2-0 öne geçtiğini düşünüyordu. Fakat görüntü maça dönünce tekrar olduğunu anladı ve başarılı(!) bir hamleyle düştüğü komik durumdan sıyrıldı: "İşte biraz önce gelen golde böyle heyecanlanmıştık sevgili seyirciler!"
Yiğiter Uluğ: Bir de topu çıkaracakmış...
"Beşiktaş'ın İsveç'te Malmö'yle oynayıp 3-2 kaybettiği Avrupa Kupası maçında gollerden birini sağ bek Recep, muhteşem bir voleyle kendi kalesine atmıştı. Son derece atletik bir oyuncu olan Recep yerden yaklaşık bir metre kadar yükselip vucüdunu zemine parelel hale getirdikten sonra voleyi çakmış, ama kornere göndermek istediği top tam köşeden Beşiktaş ağlarına takılı vermişti. İsveç yolculuğunda dönüştü havaalanında Recep kaleci Engin'e büyük bir pişkinlikle takıldı: "Bir de topu çıkaracakmışsın gibi köşeye atlıyorsun. Sen benim şutumu çıkarabilir misin?"
Uğur Vardan: Bir çocukluk kâbusu
Tarihini de vereyim, 2 Eylül 1974 gecesi, Beşiktaş Romanya'da ilk maçta 2-0 yendiği Steagul Rosu Brasov karşısına çıkıyordu. Evimizdeki devasa radyonun başında bu maçı peder beyle dinlemiştik. Beşiktaş, maçın sonuna kadar durumu idare etti. Artık dört-beş dakika kalmıştı ki, felaket başladı. Peşpeşe yenen üç gol ve Siyah-Beyazlılar turu orada bıraktı. Şimdi internetten aldığım bilgileri aktarıyorum: Goller 86. dakikada Kadar ve 87. ve 89. dakikalarda Serbanoui'dan gelmiş. İşin kötüsü bu maçın kadrosunda olan kimi oyuncular şimdilerde spor yazarlığı yapıyor ve gün geliyor ki, 'Beşiktaşlılığın büyüklüğüne yakışır oynayın' türü analizin dışında, hamaset edebiyatına soyunuyorlar. Ayrıca şunu da söyleyebilirim: Galatasaray'da forma giyen Nijeryalı Dominic Iorfa ve Beşiktaş'ta oynayan Arjantinli Osvaldo Nartallo, hayatımda gördüğüm en beceriksiz futbolculardı.
Kitaptaki beceriksizler



  • 50'li yıllarda tanınmayan Münih 1860'lı genç bir oyuncu rakip takım SC Münih'den bir oyuncuyu tokatladı. Bu hareket tokatladığı oyuncuyu öyle kırmıştı ki, öteden beri kalbinde Münih 1860'da oynamak yattığı halde Bayern Münih'de oynamakta karar kıldı. Tokatlanan oyuncunun adını merak ediyorsanız: Franz Beckenbauer. İlerleyen yıllarda Beckenbauer'in beceriksizlikleri oldu tabii. 1975 yılında iki hafta üst üste kendi kalesine gol atınca Bayern'in file bekçisi Sepp Maier haklı olarak, "Peki cumartesi Beckenbauer'i kim marke edecek?" diye sormuştu. Beckenbauer'ın becerisizlikleri bununla bitmedi. Jübile maçında kendi kalesine gol atarak tarihe geçti!







  • Pentti Kekkola ise kendi kalesine gol atıp da hediye alan ender futbolculardan biridir herhalde. 1986 sezonunda kendi kalesine attığı beşinci golden sonra, takım arkadaşları ona bir pusula hediye etti.







  • Bristol yakınlarında bir amatör takımda top koşturan Richard'ın (?) ise 'gelmiş geçmiş en katı hakem kararı'nın kurbanı olarak ölümsüzleşeceğinden haberi yoktu. Richard bir kaza sonucunda tek kolunu kaybetmişti. Bir futbol maçında top, Richard'ın boş, aşağıya sarkan formasının koluna çarpmış ve hakem bütün ciddiyetiyle, 'elle oynama' kararı vermişti. Birkaç dakika süren itirazların ardından Richard mevcut kolunu kullanarak hakemi yere indirdi ve oyundan atıldı.







  • Manchester United kalecisi Alex Stepney, 1975'teki bir maçta kendi takımından savunma oyuncusuna öyle bir bağırdı ki, çenesi kırıldı. İrlanda milli oyuncusu Robbie Keane de Stepney'den aşağıya kalmayarak 1998'de uzaktan kumandaya almaya çalışırken dizindeki bir bağı yırttı. Aston Villa'nın kısa boylu savunma oyuncusu Allan Wright ise Ferrari'sinin gaz pedalına basmaya çalışırken, diz bağlarını yırtarak beceriksizlik konusunda 'ben de varım' dedi.







  • Mustafa Denizli'nin Fenerbahçe-Beşiktaş maçında yaptığı altı yabancı futbolcuyu aynı anda oynatma hatasını, şu an Fenerbahçe'nin başında bulunan Christoph Daum 1992 yılında Stuttgart'ın başındayken gerçekleştirmişti. Daum, Leeds'le oynanan Avrupa Kupası maçında o zaman statü gereği üç yabancı oyuncu oynatma hakkı varken sahaya Simanic'i sokarak Stutgart'ın Avrupa macerasına nokta koymayı becermişti!





  • Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder

    Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...